26 Kasım 2014 Çarşamba

MÜ'MİNLER ANCAK KARDEŞTİR : Bediüzzaman Said Nursi hazretleri insanın şu dünyadaki baş düşmanı olan şeytanın, insanların bir birine karşı muhabettini kırmak


Mü'minler ancak kardeştir
Mü'minler ancak kardeştir.
Bediüzzaman’ın Tarihçe-i Hayat’ında da geçen o sözleri;
Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilaftır.
Bu üç düşmana karşı; sanat, marifet, ittifak silahiyle cihad edeceğiz.

Hucurat Suresi 10.Ayeti kerimesine uygun hareket etmelerini engellemek için türlü türlü hilelere başvurduğunu ifade ederek. Bu hilenin ne olduğunu ve nasıl bu hileden kurtulacağımızı Lem'alar isimli eserinde telif etmiş, biz de aynen o uyarıyı neşrediyoruz.

***

İnsanın hayat-ı içtimaiyesini ifsad eden bir desise-i şeytaniye şudur ki: Bir mü'minin bir tekseyyiesiyle, bütün hasenatını örter. Şeytanın bu desisesini dinleyen insafsızlar, mü'mine adavet ederler.

Halbuki Cenab-ı Hak haşirde adalet-i mutlaka ile mizan-ı ekberinde a'mal-i mükellefini tarttığı zaman,hasenatı seyyiata galibiyeti, mağlubiyeti noktasında hükmeyler.

Hem seyyiatın esbabı çok ve vücudları kolay olduğundan, bazan bir tek hasene ile çok seyyiatını örter. Demek bu dünyada, o adalet-i İlahiye noktasında muamele gerektir. Eğer bir adamın iyilikleri fenalıklarına kemmiyeten veya keyfiyeten ziyade gelse, o adam muhabbete ve hürmete müstehaktır. Belki kıymetdar bir tek hasene ile, çok seyyiatına nazar-ı afv ile bakmak lazımdır.

Halbuki insan, fıtratındaki zulüm damarıyla, şeytanın telkiniyle, bir zatın yüz hasenatını bir tek seyyie yüzünden unutur, mü'min kardeşine adavet eder, günahlara girer. Nasıl bir sinek kanadı göz üstüne bırakılsa; bir dağı setreder, göstermez. Öyle de insan garaz damarıyla, sinek kanadı kadar bir seyyie ile dağ gibi hasenatı örter, unutur; mü'min kardeşine adavet eder, insanların hayat-ı içtimaiyesinde bir fesad aleti olur.
Nursi Hazretleri bu güzel ahlakı kazanma yönünde şu tavsiyede bulunur:

“Kardeşlerinizin nefislerini nefsinize şerefte, makamda, teveccühte(insanların değer vererek yönelmelerinde), hatta menfaat-i maddiye(maddi çıkarlar) gibi nefsin hoşuna giden şeylerde tercih ediniz.
Hatta, en latif(hoş) ve güzel bir hakikat-i imaniyeyi(iman hakikatini) muhtaç bir mü’mine bildirmek ki, en masumane, zararsız bir menfaattir; mümkünse, nefsinize bir hodgamlık(bencillik) gelmemek için, istemeyen bir arkadaşla yaptırması hoşunuza gitsin.
Eğer “Ben sevap kazanayım, bu güzel meseleyi ben söyleyeyim” arzunuz varsa, çendan(gerçi) onda bir günah ve zarar yoktur; fakat mabeyninizdeki(aranızdaki) sırr-ı ihlasa(ihlas sırrına) zarar gelebilir.”

Ayrıca kin beslemenin, düşmanlık etmenin insanın hem kendi nefsine, hem mümin kardeşine, hem de ilahi rahmete zulmettiğini, tecavüz ettiğini söyler. Çünkü insan, kin ve düşmanlıkla nefsini büyük bir azapta bırakır.

Tesanüd, şeytanı müthiş kızdırır. Müminlerin arasındaki tesanüd ve dayanışmayı bozmaya çaba gösteren, aralarını açmaya çalışan bu sinsi düşmana Kur’an-ı Kerim şöyle dikkat çeker:

 “Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır.” (İsra Suresi, 53)

Şeytanın planlayıp uygulamaya koyduğu sinsi tuzaklarına düşmemek için müminler birbirlerine hatırlatmalarda ve uyarılarda bulunurlar. Gerçek sevgi de budur. Bir mümin ahirette yalnızca kendi vereceği hesabı düşünmez. O, kardeşlerinin de sonsuz mutluluğuna vesile olabilmeyi ister. Bu sevgi herhangi bir dünyevi çıkar kaygısı ile bozulmamış sevgidir, Allah’ın, müminlerin kalplerinde kıldığı bir nimettir.

Uhuvvetin eksikliği ise Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin ifadesiyle muzırdır, zulümdür ve hatta sadece Müslümanlar için değil tüm insanlık için zehirdir. Müslümanların kendi aralarında kardeşliği yaşa-ya-mamaları, İslam’a kalbi ısınacak olanların da uzak durmalarına sebep olur.

Ve aynı şekilde İslam aleminin uhuvvet ve tesanüdü gerçekleştirememesi, bela üzerine bela ve musibet üzerine musibet gelmesinin sebeplerinden en önemlisidir. Bu, Allah’ın ‘uyuyan’ Müslümanları uyandırma yöntemidir.

‘Dün’ İslam alemine bir bela daha yaşattı Allah. Adil olmayan bir kararla “asalım” çığlıkları arasında Bangladeş’de bir Müslümanın- Abdülkadir Molla- daha canı alındı.

İnsan öldürmek çok zor bir şey olduğu halde, bu kadar kolayca yerine getirilmesi, uhuvvet eksikliğinden yaşandı.

Sevgisizliğin ve vahşetin bu seviyeye ulaşmış olması ürkütücüdür. Yanlışlıkla bir adam öldüren Hz. Musa(as), büyük elem yaşamıştı. Kaldı ki buradaki durum, bir Müslümanın bile-isteye canını almaktır.

Sebebi de uhuvvet eksikliğinin verdiği zehirdir. Müslümanların bunca belaya, zorluğa, zulme karşı hala aralarında tesanüdü ve birlik ruhunu yaşayamamalarıdır. Hala birlik olamamalarıdır.

 ‘Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslümanın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler…’ Hz. Muhammed (asm)

Said Nursi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder